
Fahrelnissa Zeid Sözlüğü
Bu kitabı bir yaz gecesi, şeftali dilimlerinin olduğu kayık tabağa uzanan elim işi bitince sayfaları kendiliğinden çevirirken, okuduklarımı sindirmek için kafamı kitaptan kaldırdığımda denizin üzerinde gördüğüm muhteşem dolunay eşliğinde okudum.
Kitap daha çok yakınlarda bir tanıdığın evinde gördüğüm Fahrelnissa Zeid resminin üzerine bende daha da merak uyandırdı. Gördüğüm resimde ev sahibi, tuvalin arka yüzünde oğluna yazdığı bir mektup olduğundan bahsetmişti. O zaman hayatıyla ilgili bu kadar bilgi sahibi olmadığım için sürekli kavgalı olduğu Nejad Devrim mi yoksa Raad Zeid ile olan bir yazışması mı dikkat etmemiştim. Sanırım beni yeni bir ziyaret bekliyor. Ve nasıl oluyor da rastgele gördüğüm bir resim, okunmak için evde bekleyen bir kitaba birden bağlanıveriyor. İşaretleri takip etmeli insan.
Fahrelnissa Zeid’ in hayatı içine doğduğu ailenin de tabiatı gereği zenginlik, sanat, rafine zevkler ama aynı zamanda birçok trajediyle de dolu dolu geçiyor.
Kim babasının abisinin eşiyle birlikte olmasını ve bunun üzerine abisinin babasını öldürmesini, kocasının kendisini kızkardeşiyle aldatmasını, ilk oğlunu iki yaşında kaybetmeyi ya da kraliyet ailesine yapılan darbede yeğenleri de dahil ailenin tamamının katledilmesini bir duvar gibi sağlam durarak atlatabilir?
Belki de o da tüm güçlü duruşuna rağmen içinde bir yerden tamir olamayacak şekilde kırılıyor. Bu kırık tüm hayatını adadığı resmin ancak ayakta tutabileceği bir belkemiği kırığı gibi belki. Resim sayesinde ayakta durabiliyor. Bu yüzden durmadan üretiyor.
Belli ki unutmuyor. Kırk yaşındayken intihara teşebbüs ediyor. Darbe sonrası günlüğüne, bugün kendi mutluluğumu inşa etmeye karar verdi, yazıyor ve hayatını bir süre buna uygun yaşıyor. Yetmişli yaşlarında yaptığı vitray çalışmalarında kaybettiği oğluyla ilişkisini anlattığı eserler veriyor. Hayvan kemiklerinden taşları boyamaya kadar, son derece cesur yollar deniyor. Kürklerinin ve mücevherlerinin içinde bir prensesken de asla denemekten, boyamaktan, yeni yollar aramaktan ve bulmaktan, kendini defalarca kez yeniden yıkıp inşa etmekten gocunmuyor. İsmini, imzasını, yaşadığı şehirleri değiştirmekten korkmuyor. Ya da belki de çok korkuyor. Ya da kendisinin söylediği gibi çok ama çok korkuyor.
Fahrelnissa Zeid’ in otoportrelerine baktığımda yüzünde ciddiye alınmayı isteyen, taş gibi ağır, duvar gibi sağlam, avuç içleriyle dünyayı yerinden kaldırıp başka bir yere koyabilecek bir kadın görüyorum.
Onun anlatımıyla, birisinin portresini yaparken üç kişi vardır. Resmi yapan, resim için poz veren ve ortaya çıkan kişi. Der ki, resmi yapmaya başlarken poz veren kişiye baktığında neleri elemesi, neleri görmesi gerektiği yavaş yavaş görünür hale gelir. Bu öyle bir şeydir ki bir süre sonra ressam bir iletken olur. Çizilen resim yaradana yaklaşır, ebedi olur.
Belki Fahrelnissa kendisini çizerken de gözlerindeki hüznü ve bu hüzne rağmen kendi kendinden doğurduğu bu muazzam kadını görmemizi istemiştir.
Gördük Fahrelnissa.
Yaşadığın hayat da hatırımıza kazındı.
Bir yerde Fahrelnissa Zeid ismini gördüğümde bundan sonra aklımda şu satırlar canlanacak; ‘’ Yanaklarım güneşte yanıyor, sarhoşum ve güneşte yanarak sarhoş oluyorum. Evet. Bugün güneşi içtim, güneşi yuttum. Yuttum diyorum, güneşi yedim, diyorum, benim içimde. Gözlerimi kapatıyorum ve güneş en derindeki zehri temizliyor. Güneşe dokunabilmek için beynimin, gözlerimin, düşüncelerimin ta derinliklerinde ufkun sınırlarına ulaşıyorum. ‘’
Nurlar içinde uyu.
İlk Baskı Yılı:
2020
Yazar:
Dr. Necmi Sönmez
Basım Dili:
Türkçe