
Iza'nın Şarkısı
Bu kitabı uykunun bir türlü tutmadığı, dolunayın tabak gibi gökte salındığı gecelerde okudum. İçimde medcezirler.
Tanrım, en yakınımızdakilere neden bu kadar uzağız?
İnsan en çok kendi ailesine mi yabancı?
Iza’nın şarkısı daha ilk sayfayı açtığınızda sizi bir ölümle burun buruna getiriyor. Iza’nın çok sevdiği babası kanserden hayatını kaybediyor. Fonda küçük bir kasaba. Ölen adam Budapeşte’ye en son evlendiği zaman karısıyla birlikte gitmiş. Pırlanta gibi biri. Hayatını kendi ideallerine uygun yaşamış bir yargıç. Mesleğinden bu uğurda men edilmiş ve itibarı iade edilene kadar parasızlık içinde ve kırılan gururuna rağmen başı dik ayakta kalmayı bilmiş biri. Etelka’nın kocası. Etelka, kendisi de çok akıllı olmadığını, siyaset hakkında çok da bir şey bilmediğini biliyor. Ama evini çekip çevirmesi, biricik kızları Iza’ yı büyütmesi, bahçesindeki çiçeklerin açması, yemeklerin her zaman lezzetli olması veya kocasıyla güzel bir gün geçirmesi için de bunlara zaten ihtiyacı yok. Ölüm birden ortaya çıkıp Etelka’ yı hem yalnız hem de kolsuz kanatsız bırakana kadar. Neyseki Iza var. Doktor hanım, hayatı boyunca her şeyi doğru yapmış biri. Dürüst, ölçülü ve dengeli. Bu özellikleri o kadar parlak ki; yanındakiler gözlerine far tutulmuş tavşanlar gibi kalakalıyorlar. Babasının ölümünden sonra Budapeştedeki apartman dairesine alıp götürdüğü annesi toprağından çıkarılıp bir saksıya dikilmiş zavallı bir fidan gibi eriyip giderken de nerede yanlış yaptığını bilemiyor. Yan yana odalarda ama ikisi de konuşacak bir şey bulamayarak, sıkıntı ve gerginlik içinde bir süre yaşıyorlar. Etelka hayatı boyunca ezbere yaptığı şeyleri yapamayacağı fikrine zorlanıyor. Yemek yapamadığı, temizliğe karışamadığı, evin düzenine, hizmetçinin işine karışamadığı bu dünyada yaşamı giderek anlamsızlaşıyor. Yaşamaktan beklemeye geçiyor. Ölüp gideceği günü beklerken kızına yük olmanın üzüntüsünü içinden atamıyor. Sonunda kendini atıyor. İşte, bitti. Ölüm bir anda her şeyi sıfırlıyor. Dert, tasa, plan, kede, hiçbir şey kalmıyor. Ethelka kendi meleğine kavuşuyor. Iza rahata. Ve Iza anlamasa da biz sonunda neden eski kocasının Iza’yı birden terk ettiğini, yeni sevgilisinin nasıl çekip gittiğini anlıyoruz. Anlaması kolay aslında. Sadece hepimiz içimizde kendi Izalarımızı taşıdığımız için kabul etmekte zorlanıyoruz.
Ezcümle, çok güzel kurgulanmış, kurgulanmaktan öte, hayatın bir kesitini alıp, çözümleyip gözümüze sokmuş, bir kitap.
Yazarın okuduğum ilk kitabı ve kendisinin müptelası oldum.
Macar edebiyatına hayran olmamak elde değil.
Okuyun.
İlk Baskı Yılı:
2008
Yazar:
Magda Szabo
Basım Dili:
Macarca