top of page

Kasiyer

Furukura Hanım empati ve insanlarla sosyal bir ilişki kurma yeteneğinden uzak.
Şakalaşmayı bilmiyor.
Mecazi olarak söylenen şeyleri kavrayamıyor.
Sevmeyi anlayamıyor. Neden kendi yeğenini bir arkadaşının çocuğundan fazla sevmesi gerektiğini kendisine açıklayamıyor. Böyle olunca insanlar onu tuhaf buluyor. Oysa tuhaf bulunmayı sevmiyor.
Normal dedikleri her kimse, onu taklit ediyor. Sesinin tonunu, gülümsemesini, kıyafetlerini, verdiği tepkileri birilerine benzetiyor.
Kendisi diye bir şey, derinde bir öz yok. Sadece bir kabuk. İçi boş. Kafasının içi değil. Ruhunun içi. Açıp bakınca görülen koca bir uçurum. Duyguların olmadığı yerlerdeki tuhaf kokulu, alacakaranlık tekinsizlik hissi.

Toplumsal normların, herkes için üçüncü bir ebeveyn, sürekli not veren bir öğretmen ya da toksik bir partnere dönüştüğü, hakkında sürekli bilgi toplayıp, topladığı bilgileri aleyhinde ve daima aleyhinde yeni kıyaslamalar ve azarlamalar yaratarak tüm parlak uçlarını gördüğü an törpüleyiveren bir çağ bu.
Kendisi gibi olmayanı sevmek değil yalnızca varlığını kabul etmek dahi bir çaba gerektiriyor. Bu çabayı harcayacak gücümüz yok. Meşgulüz. Güzel vücutlarımızı inceltmek için spora, boyamak, kesmek, cilalamak için kuaföre, beslemek için markete ya da restorana, hava aldırmak için deniz kıyısına ya da ormana taşımak işten kalan tüm vakti öldürüyor. Bir boş vaktinizde, onların dediği gibi okuyup, iş bulup, evlenip, çocuk yapıp önünüze konulan formdaki tüm kutulara tik attıysanız, kafanızı kaldırıp şöyle bir etrafa bakabilirsiniz. Size benzeyen yoldaşlarınızın da, 'e şimdi ne olacak?' diye boş gözlerle etrafa baktığını göreceksiniz. Bu yüzden orta yaş bunalımları, ömrün tam ortasında kendini kayıp hissetme, bir rüyanın ortasında aniden uyanmış gibi bir 'ben neredeyim?' hissi yakamızı bırakmayacak.

Furukura Hanım, ancak parçası olarak hayatta kalabileceğini dürüstçe kendisine itiraf ettiği marketin bir dişlisi olmaktan memnun.
Biz kendimizi gerçekleştirmek yalanı altında gece gündüz kendimizi yorarak, bir yerden bir yere taşıyarak kendi hayatlarımıza bir anlam yükleyebilecek miyiz? Meçhul.

Kitabı bu sabah bitirdiğimde içimde doğan hırçınlık beni şaşırttı. Bir şeylere kızgınım belli ama inşallah kendime değilimdir diyerek, koca bir fincan kahvenin içine gömülüp instagramdaki kahve fincanlı, manzaralı günaydın mesajlarına bakmaya başlıyorum.
Size de günaydın arkadaşlar, bunlara çok da kafayı takmayalım.
Marketlerdeki kasiyerlere gülümsemeyi ve teşekkür etmeyi unutmayalım.

İlk Baskı Yılı:

2019

Yazar:

Sayaka Murata

Basım Dili:

Türkçe

Yeni yazılarımızdan haberdar olmak için emailinizi paylaşın!

Takipte kalın!

Diğer kitap incelemelerimiz:

Iza'nın Şarkısı

Dul

Botter Apartmanı

Bir Son Duygusu

Ülker Abla

Fahrelnissa Zeid Sözlüğü

Kehribar Gözlü Tavşan

Hamnet

Beyin ve Sessizlik

Seneler

Teke Şenliği

Büyük Defter - Kanıt - Üçüncü Yalan

bottom of page